Çocuğa küsmek, sevgisizliğe alıştırmaktır... Bundandır ki çocuk ne yaparsa yapsın anne babalar sevgiyi bir araç olarak kullanmamalıdır.
Bazı anne babaların, “O zaman yanlış davranışlarında hiç mi kızmayacağız... Neyin yanlış neyin doğru olduğunu nasıl öğrenecek?” dediğini duyar gibi oluyorum. Bu düşünce oldukça trajiktir. Gümümüzde birçok ebeveyn çocuğunu sevgiyle terbiye etmeye o kadar alışmıştır ki, ellerindeki bu aracı kaybettiklerinde ne yapacaklarını şaşırırlar. Halbuki, çocuk eğitimi onu sevgisizlikle pişman ederek davranış oluşturma değil, çocukla “güvenli bağ” kurarak ve ona “tesir” ederek gerçekleşen saygın bir yaşam tarzıdır. Böylesi bir yaşam tarzı aynı zamanda çocuğa kendi değerini hissettirir... Kendi değerini hissettikçe çocuğun kişiliği gelişir... İşte tam da bu noktada cezanın kişilik gelişimine nasıl da olumsuz tesir ettiği karşımıza çıkıyor.
Çünkü ceza, değersizlik hissi üzerine kurgulanmış bir eğitim yöntemidir. Ceza, çocuğa kendini değersiz hissettirir.
Okulda öğrencisine kızan, onu mimikleriyle aşağılayan, yanlış davranışlarında dışarı atan, tek ayak üstünde tahta önünde bekleten öğretmen çocuğa kendini değersiz hissettiren öğretmendir. Çocuğun değer ihtiyacını okul eğitiminde araç haline getirmek de bir tür çocuk suistimalidir, etik dışı bir davranıştır.
Birçok çocuğun agresif davranışlarının kökeninde değersizlik hissi yatmaktadır. Çocuk kendini değersiz hissettikçe öfkelenir, gerginlik yaşar... İhtiyaçlar koşulsuzca giderildiğinde ruhsal rahatlama, ardından da ihtiyacını gideren kişiye karşı bir yakınlık hissi gelişir. Çocuk, böylece kendini güvende hisseder. İhtiyacını gideren kişiye bağlanmaya başlar.
Çocuğun yetişkinin yanında kendini güvende hissetmesi oldukça önemlidir.
Yapılan bilimsel çalışmalarda ihtiyaçları koşulsuzca giderilen çocuk ile anne baba arasında “güvenli bir bağ” oluştuğu görülüyor. Çocukla ebeveyn arasında oluşan bu bağ, eğitimi kolaylaştırıyor. Bu kolaylık, çocuğa baskı kurmadan, ceza vermeye gerek kalmadan eğitim sürecinin işlemesinde temel rol oynuyor...
Aksi durumda, yani ihtiyaçları koşullu olarak giderilen çocuklarda ise bir tepkisellik, inatçılık, huzursuzluk gelişiyor... Çocuk ile ebeveyn arasında yaşanan bu duruma, "bağlanma bozukluğu" adı veriliyor.
Çocukları ile güvenli bağlanamayan, onları tepkiselleştiren ebeveynler, farkında olmadan şu iki kısır döngüden birine girerler. Ya çocuğun tepkisel davranışlarına taviz vermemek için onu bastırmak, sindirmek ve gerekirse hırpalamak... ya da çocuğun tepkiselliğine yenik düşüp taviz vererek sorunu çözmeye çalışmak...